işte tam o sırada
cılız bir virgülün kömür
bir noktayla sınandığı
ve
ayın karanlık yüzünden
delik deşik eskimiş yüreğinden
çaresizce utandığı
gecenin ne gece
gündüzün ne gündüz
ne de kelimenin
kelime
sayılamadığı bir sırada
döndü köşeden
sireni cırtlak ışığı parlak
bir
metal polis arabası
ve bütün
soyut kavramlarımızı
götürdü bileklerinden
kelepçeleyip
geçmeden yüzümüzün yarası
ne yalnız kalma telaşı
ne yalnız kalma merakı
ne tükürüklü bir hapşırık
ve sahi sen de çok yaşa
ne de çiçek koklama
becerileri
hatta durma kalk
dönüyoruz en başa
henüz boyanmış evlerin
yağlı boya kokuları
ve ağrılı bir baş döngüsü
bir savaş meydanından
ödünç kaldı
kurutulmuş toprakların
oyunbozan süngüsü
merhaba hazreti isa
tanışalım mı ben çok güzel
bir kadınım
yeniden doğmak için
bir kez öldük ve son kez değildi ilk kez ölümümüz
uyan isa geliyorum çok güzel bir kadınım
ben didaktik dilinim ve en
doyumsuz tadınım
meryem ananın çıplak sırtı
meryem ananın çıplak
sırtına doğru
süzülen saçları
-çarşamba akşamlarında
terli ve ıslak-
-perşembe akşamlarında adeta bir kısrak-
-perşembe akşamlarında adeta bir kısrak-
galiba utanıyorum ve tanrı
olmaya
kalmadı cesaretim
biliyorum ki
doyuramayacağım açları
yuvarlak bir masada
ölü balıkların sonsuz açık
gözleri
göz kararı limon ve bir
parça yeşillik ile
okyanustan borç isteyip
dibi tuzsuz denizlerden
sakınarak yüzümüzü
keman çalıyoruz
düz bir çizgide
ilerletemiyoruz çünkü
dünyayı kurtaracak olan
o büyülü sözümüzü
dilimizde eskitilmiş bir
şarkı
tükeniyor muhakkak
tükenecek
önce kemandan özür
diliyoruz
sonra
okyanuslara mektup
yazıyoruz
okyanusun okuma yazması
yok
bütün maviliğim senin
olsun
bütün maviliğim bütün kara
parçalarına inat
bütün oksijen ve hidrojen
evliliklerine
benim bütün maviliğim
küçük bir su
birikintisinin
nisan güneşinde
gökyüzüyle cilveleşmesinde
saklı
bu bir tarih
yanılsamasıdır
kim anlatıyor bizlere bu
dersi
gerçek olmayan ölümlerin
hayli gerçek olan
doğumları
bazı gerçek tanrıların
aslında hiç tanrı
sayılmaması
-bilhassa mümkündür tam
tersi-
gibi
uzun hasan efendi
demir yumruk piyale paşa
kadehkıran yusuf hoca
kırmızı ışıkta önce sağa
bakın ve
atlayın sonra yola
belki ölürsünüz
belki gazetede haber olur
ölümünüz
ve işe yaradığını
görürsünüz
çünkü uçak diye bir aletin
icat olduğundan haberdar
değilsiniz
televizyonda komedi
programı
seyretmek gibi bir
alışkanlığınız
zaten olmadı
kağıt üzerine yazı
yazmanın
büyü olup olmadığından bile
emin değilsiniz
bu yüzden kapatamazsınız
ışıkları çıkarken
tesla henüz doğmadı
tesla henüz doğmadı
ve mum ışığında büyütemez
sizi odalar
unutmak diye bir spor
geliştirdik
ve unutuyoruz sabah öğle
akşam
günde üç öğün
çağımıza ayak uyduruyoruz
soyut bir gerçeklikle
kapanırken
enteresan sesler çıkaran kapılar