Jan 29, 2014

Preis: Birinci Nüsha, 'Büyük Patlama'

Birinci Nüsha: 'Büyük Patlama'

(Fertê.)

Sabah! Saat henüz dün gece… Uyan… Kendi kendine uyan. Tindâ  (Türk dilinde ‘kadın’ manasına gelir) uyuyor, sen biraz daha dayan. Yel değmemiş, betimsiz, e yüzü vesvese; radyo çalmıyor. Çünkü saat geçen mevsim, saat binsekizyüzseksen, yalancı horozlar neredesiniz, anlayın, vakit hayli erke yeksan. Odanın içinde bir şelale, kendini bilmez, sanki ıhlamurdan esansı, tavana kadar uzanmış sarmaşıklar, görmüş geçirmiş rönesansı, bir yeşildir almış başını, gitmiş, giderse geri gelmez bu yeşiller; oysa bu el dokuması halılar oldukça karmaşıklar. Yazmayı öğrendi karşı komşunun, beş yaşındaki oğlu -adı Elevahtiyar-, ekledi hafızasına yeni bir küfür; odanın içinde haziran mavisi, güneş evlere şenlik, esiyor püfür püfür… Sen bir tutsaksın, zindanmetrelerce uzayan bir tutsaklığa mahkum; oysa dışarıda bir günaymalar koşuşturması, kim nerede yer kaparsa kapsın, kim kiminle uyanırsa onunla günaysın. Sen içeridesin ve sen onu seveceksin zaruri, dışarı çıkma hakkın yok; o ne yaparsa yapsın, belki bir kurşun kalem bulacaksın, sonra kurşuna dizeceksin bütün kalemleri, o kime taparsa tapsın. Testilere doldurulmuş güneş, kilden yapılmış testilerden taşıyor, birdenbire dengesini kaybedip, kendi sınırını aşıyor, yine omuzlarda güneş, omuzlar yine yeknesak; eciş burunlu kadınlar, bücüş çeneli, cadı yine süpürgesiz, bilmukabele dinimiz amen, semi allahü limen vanilin, not edelim, belki ezberleriz. Tutankamon bizi dinliyor, yerin kulağı vardır, neyin kulağı vardır, ne söylediğime dikkat et, hay arı girsin ağzıma, kopacak şimdi kıyamet; devinimler yörüngesiz, anlaşıldı, mantar biçiminde elemantorlar patladı, ne olur ne olmaz dediler, padişah birden attan atladı; sen yine de kıyam et, gerçekleşecek büyük patlama, başladık artık bir yerden, derdimizi şimdi, beşe katlama. Sağına bak, ağına takılmış bir mevrideri, yağına atılmış bir balık. Saçları dağınık. Çıplak omuzları yorgandan firari, nasıl kayıtsız kalabilir bu manzaraya bir omuzperver, nasıl ki diyemezse öpüşmelere dudakperver, hayır; öyle engelleyemez sevişmeleri bir kadınperver. Gözleri mışıl mışıl, kumdan yapılmış bir sanat eseri, yıkılgan, tahtadan yapılmış bir heykel, maroken kaplı alev alev, alabildiğine yanılgan; kirpikleri yapışık, sonbahar yüklü vagonlar doğru göklere, kendi halinde bir sergüzeşt, titretiyor toprağı vagonların tıngırtısı, söylemeyin, kimse duymasın; yıkılmayacak hiçbir çekirdek, bundan sonra dozerle, bir kanun uydurduk uyanır, uyanmaz bir nazarla, duyan duymayana anlatır, herkes öğrenir elbet; kahretsin, insanoğlu tam da buna alışık, anlatmasak olmaz; duymayan duymasın, anlayan zaten anlamaz. Dur. Bekle biraz, şimdi öpmek olmaz kızı, bir gazozcu geçiyor sokaktan. Sokaktan bir gazozcu geçip gidiyor, yörüngenin hali pergelsiz, kimsenin haberi yok gazozcudan. Kızcağız uyuyor şimdi, böyle öpüşmek olmaz, hiç kimse utanmıyor bir ihtiyar gazozcudan. Ne yapmalı? Son derece fındıkkabuğu bir durum ve gayet Oblomovsal bir vaziyet. Bak, duvarda bir çatlak. Bak, boyası atmış bir karşı köşe. Parantezler içinde bir antiparantez düşüncelerin, ne bitmek bilir ve hiç tükenmez. Aç, tertemiz bir sayfa, gökyüzü kadar bembeyaz, ellerin re haş negatif kokuyor, kapa, santiparantez. Kirlendi, lekelendi, tarlalarda şekerkamışı, hangi kitapta yazmıyor ki, bırakın şu alışılmışı. O duvarlara kazınmış en afili kitapların altı çizik bütün cümleleri, çevir duvarları, oku oku bitmez kitapların bütün devrik cümleleri; oysa çizgisiz defterlere soldan sağa yazılmış, yamuk piyesler gibi ilkokullu, karanlıktan ışığa, cemilleri cümleleri, çık işin içinden çıkabilirsen, çıkamazsın pamuktan prenses, koşar gidersin peşinden. Kalk. Dişlerini fırçala. Git bir bardak su iç. Sonra? Sonrası malum, saat henüz saatsizmaarif, ulan bu ne biçim iş? İki meridyen arasında bir ülke. İki ülke arasında bir şehir. İki şehir arasında bir sokak. İki sokak arasında bir yatak ve ne kadar da günah iki kişi yatmak. Tıraş olmak bedava, fırında ekmek ikramiyelik, ev kirası yok; sevişmek pahalı işte ama sevişememenin telafisi yok. Bir şarkı söyle şimdi, karcığar makamından, dünya işi olsun, belki hatırlarsın, sabahımız minörle dolsun; neyse sen bir şarkı söyleme en iyisi, kimse durduk yere uyanmasın. Unutma sen bir tutsaksın, makroyıllarca bitmeyecek tutsaklığın, için için çürüyecek bütün iç - dış organların. Denizlerin ne kadar mavi olduğunu unutacaksın. Unutma denizler artık kurşun mavisi. Gökyüzü kadmiyum kırmızısı. Unutma, rüzgarlara tutunacaksın. Çocukların yüzü gülecek. Sen görmeyeceksin. Yüzü gülen çocuklar büyüyüp yaşlanacak, yaşlanıp ölecek; bir zaman sonra belki gülmeyecek, şimdi yüzü gülen çocuklar. Bu acı hiç dinmeyecek. Hani papatyalar açardı, hatırlar mısın? Hani ilkbahar erken gelirdi bizim çayırlara, unuttun mu? Unutmadıysan, unut. Nasılsa bir gün unutacaksın. Bir gemi yanaşacak, bilmediğimiz bir sahil kasabasından alıp götürecek bizi; geride bıraktıkların silinmeyecek içerinden, kalacak hepsi; sanki bir dikiş izi.

***

(Tindâ.)

Şimdi titre, biraz. Kirpiklerin zor ayrılacak birbirinden. Ayrılsınlar. Saat olmuş seneidevriye, uykuları uykulardan çaldık, saat olmuş Büyük Patlama ('Big Bang', İngilizce. 'Anedara Perrineya', Vanilyanca.), belki biraz haddimizi aştık. Soluna bak, gözleri fal taşı. Gözleri taşıyor, fallara sığmıyor gözbebekleri. Seni seyrediyor Fertê (Türk dilinde ‘erkek’ anlamına gelir), seyirmeleri vakitsiz, bütün dikkati üzerinde. Biraz gülümse işte; aydınlansın günü, bir küçük ‘Günaydın’la. Öper belki seni, bırak öpsün; kimse gitmez cehenneme.

***

Kadın, kollarını iki yana açarak esnedi. Sol tarafına doğru baktı, adamla göz göze geldi. Sesi çatallıydı ve uykudan yeni uyandığını belli eder şekilde rahatsız ediciydi. Konuşmasa daha iyiydi doğrusu: “Uyanmış mıydın?”

Artık herkes uyanmıştı.

***

Rahman ve rahim olanın adıyla, bilerek ve bilmeyerek; oku, dedi Manitu. Milattan sonra, ikibinonküsür yılında keşfedildi Vanilya Gezegeni, dahil oldu galaksiye. 'Ol' dedi Ulu Manitu, oluverdi bir çırpıda. Önemlidir, bir kenara not ediniz, yarın birileri duyacaktır. Bu, ilk nüshasıdır. Kim bilir, belki son olacaktır.

No comments:

Post a Comment